Vertebroplasti nedir

Vertebroplasti, osteoporoz veya tümör gibi nedenlerle çöken ve ağrılı hâle gelen omur gövdesinin içine görüntüleme eşliğinde akışkan kıvamlı kemik çimentosu enjekte edilerek stabilize edilmesini amaçlayan, perkütan ve minimal invaziv bir girişimdir. 1980’lerin sonlarında hemanjiyom nedeniyle gelişen omur ağrısını gidermek için ilk kez uygulanmış, zaman içinde özellikle osteoporotik vertebral kompresyon kırıkları için dünya çapında kabul görmüştür. Temel prensip, kırık nedeniyle zayıflamış ve mikrohareketlere açık spongiyöz kemik dokusunu polimetilmetakrilat (PMMA) esaslı çimentoyla doldurup sertleştirerek içten bir “iç iskelet” oluşturmak ve ağrıya yol açan instabiliteyi ortadan kaldırmaktır. Bu sayede çoğu hastada kısa sürede anlamlı ağrı azalması ve hareket kabiliyetinde artış hedeflenir.

İşlem genellikle floroskopi altında ve sedoanaljezi ile uygulanır. Hastanın yüzüstü pozisyonda hazırlanmasının ardından cilt antisepsisi yapılır, lokal anestezi uygulanır ve pedikül yoluyla omur gövdesine ilerletilen bir iğne ya da trokar ile hedef bölgeye ulaşılır. Çimento karışımı polimerizasyonu başlamadan, akışkanlığın en uygun olduğu aralıkta düşük basınç ve kontrollü hacimlerle omur içine verilir. Floroskopiyle iki düzlemde sürekli kontrol sağlanır; venöz yapılar, endplate komşulukları ve posterior duvar yakından izlenerek çimento sızıntısı erken fark edilir ve enjeksiyon gerektiğinde derhal durdurulur. Kırığın morfolojisi, posterior korteks bütünlüğü, endplate çökme paterni ve kıvam seçimi başarının belirleyici unsurlarıdır.

Vertebroplasti ; Hangi hastalar vertebroplastiden fayda görür sorusu, literatürde en çok tartışılan başlıklardandır. Akut ya da subakut dönemde, konservatif tedaviye (analjezik, kısa yatak istirahati, korselenme ve erken mobilizasyon) rağmen devam eden şiddetli ağrısı olan, MR’da STIR sekansında ödemle uyumlu aktif kırık bulgusu saptanan ve nörolojik defisiti bulunmayan olgular, klasik olarak uygun adaylar kabul edilir. Multipl miyelom ve metastaza bağlı ağrılı lezyonlarda da seçilmiş durumlarda belirgin ağrı kontrolü sağlanabileceği gösterilmiştir. Buna karşılık, stabil olmayan burst kırıkları, posterior duvar bütünlüğünün bozulduğu ve spinal kanala kemik fragman taşması olan olgular, medulla ya da kök basısı bulguları bulunan hastalar ve sistemik enfeksiyon varlığı, vertebroplasti için tipik kontrendikasyonlardır. Kanama diyatezi, kontrolsüz antikoagülasyon veya alerjik reaksiyon öyküsü de dikkatle değerlendirilir.

Vertebroplasti ; Ağrı kontrolündeki etkinlik, yöntemin popülerleşmesinde başat etkendir. Kısa dönemde ağrının hızla azalması, hastanın mobilizasyonunun kolaylaşması ve opioid gereksiniminin düşmesi, vertebroplasti sonrası sık raporlanan kazanımlardır. Bununla birlikte, 2009’da yayınlanan, sham-kontrollü iki önemli çalışma, kort vitesli bir tartışmayı başlatmış; randomize dizaynlı bu çalışmalar, seçilmiş hasta gruplarında vertebroplasti ile sham işlemi arasında kısa dönem ağrı ve fonksiyon sonuçlarında anlamlı fark göstermemiştir. Takip eden yıllarda meta-analizler ve kılavuz güncellemeleri, bu verileri hasta seçimi, kırığın yaşı ve metodolojik ayrıntılar açısından yeniden yorumlamış; özellikle erken dönemde, konservatif önlemlere rağmen analjeziklerle kontrol edilemeyen ciddi ağrısı olan ve görüntülemesi aktif kırıkla uyumlu hastalarda vertebroplastiye alan açmaya devam etmiştir. Güncel yaklaşım, indisriminant uygulamalardan ziyade klinik ve radyolojik korelasyonun titizlikle kurulduğu, dengeli bir hasta seçimini vurgular.

Vertebroplasti ; Tekniğin biyomekaniği, enjeksiyon hacmi ve dağılım paterniyle yakından ilişkilidir. Çimentonun trabeküler doku içinde homojen yayılımı, yük aktarımını iyileştirir ve mikromobiliteyi azaltır. Aşırı hacim ya da yüksek basınçla enjeksiyon, venöz sistem yoluyla akciğer embolisi, disk aralığına, epidural mesafeye ya da yumuşak dokuya sızıntı gibi komplikasyon riskini yükseltir. Klinik pratikte, en düşük etkin hacim prensibiyle, görsel floroskopik sınırlar içinde, yavaş ve aralıklı enjeksiyon tercih edilir. Bazı merkezlerde, viskozitesi daha yüksek, radyopak katkısı ayarlanmış çimentolarla sızıntı riski azaltılmaya çalışılır; bununla birlikte viskozite seçiminde işlem süresi, kırık yapısı ve operatör deneyimi belirleyicidir.

Güvenlik profiline bakıldığında, en sık bildirilen sorun çimento ekstravazasyonudur. Sızıntıların önemli bir bölümünün klinik olarak sessiz olduğu, semptomatik nörolojik komplikasyonların nadir görüldüğü bildirilmiştir. Enfeksiyon, kanama, geç dönemde komşu seviyelerde yeni kırık gelişimi tartışma başlıkları arasındadır. Komşu kırık riskinin artıp artmadığına ilişkin literatür çelişkilidir; mekanik yük dağılımındaki değişim ve altta yatan osteoporozun ilerleyici karakteri, bu riski birlikte şekillendiriyor olabilir. Bu nedenle, vertebroplasti uygulansa da uygulanmasa da kırık sonrası süreçte kemik mineral yoğunluğu değerlendirmesi, anti-osteoporotik tedavi başlanması ve düşme önleme stratejileri, tedavinin ayrılmaz parçalarıdır.

Vertebroplasti, balon kifoplastiyle sıklıkla karşılaştırılır. Kifoplastide çimento enjeksiyonundan önce intravertebral balonla kontrollü bir boşluk oluşturulur; bu yaklaşım, bazı olgularda omur yüksekliğinde kısmi kazanım ve çimento sızıntısında azalma potansiyeli sunabilir. Öte yandan, vertebroplasti teknik olarak daha basit, ekipman gereksinimi ve maliyeti daha düşük bir işlemdir. Güncel kanıtlar, ağrı kontrolünde her iki tekniğin de etkili olabildiğini; seçimi belirleyen asıl unsurların kırığın zamanı, morfolojisi, vertebral deformitenin derecesi ve merkez deneyimi olduğunu göstermektedir. Hastayla açık, gerçekçi bir beklenti yönetimi yapmak, girişimin konservatif tedavinin yerini değil, uygun hastada tamamlayıcısı olduğunu vurgulamak önemlidir.

Vertebroplasti, doğru endikasyonda, dikkatli teknik uygulamayla ağrıyı hızla azaltmayı ve fonksiyonu artırmayı amaçlayan güvenilir bir girişimdir. Karar süreci multidisipliner yürütülmeli; görüntüleme ile klinik şikâyetlerin uyumu teyit edilmeli; riskler, faydalar ve alternatifler ayrıntılı biçimde değerlendirilmelidir. İşlemin başarısını, yalnızca enjeksiyon anındaki görüntü değil, hastanın bütüncül osteoporoz yönetimi ve rehabilitasyon programıyla entegrasyonu belirler.

Balon kifoplasti nedir

Balon kifoplasti, omur gövdesi içine çimento verilmeden önce kontrollü bir şekilde bir veya iki balonun yerleştirilip şişirilmesiyle çökmüş omurda bir boşluk ve kısmen de olsa yükseklik kazanımı oluşturmayı hedefleyen, vertebroplastiyle aynı amaçlara yönelik minimal invaziv bir vertebral augmentasyon tekniğidir. Yöntem, özellikle belirgin kama deformitesi gelişmiş, kifotik açının arttığı ve omur yüksekliğinin kaybının postür, ağrı ve akciğer fonksiyonları üzerinde olumsuz etki yarattığı seçilmiş olgularda öne çıkabilir. İşlemin ana fikri, balonun kontrollü ekspansiyonuyla spongiyöz dokuyu çevreye doğru sıkıştırmak, endplate’leri kısmen yükseltmek ve ardından oluşturulan boşluğu viskozitesi seçilmiş PMMA çimentosuyla doldurup stabil bir yapı elde etmektir.

Vertebroplasti ; Uygulama süreci, sedoanaljezi altında, sterillik kurallarına uyularak ve iki düzlem floroskopik kontrolle yürütülür. Cilt insizyonundan sonra pediküler yol tercih edilerek balon kateter omur gövdesine ilerletilir. Balon, belirlenen basınç limitleri aşılmadan, kademeli olarak şişirilir; bu sırada anteroposterior ve lateral projeksiyonlarda balonun konumu, boyutu ve vertebra yüksekliğindeki değişim dikkatle izlenir. İstenen ekspansiyona ulaşıldığında balon söndürülür ve çıkarılır; geride kalan kaviteye, polimerizasyona hazır, kıvamı kontrol edilmiş çimento düşük basınçla enjekte edilir. Böylece çimento esasen “önceden hazırlanmış” bir boşluğu doldurduğundan, çevre venöz yapılara ya da epidural aralığa sızıntı ihtimali teorik olarak azalır.

Kifoplastinin en çok vurgulanan avantajı, uygun olgularda omur yüksekliğinde kısmi restorasyon ve segmental kifozda azalma sağlayabilmesi, bunun da ağrı, fonksiyon ve postür üzerinde olumlu yansımalara zemin hazırlamasıdır. Geniş ölçekli gözlemsel seriler ve randomize çalışmalar, erken dönemde ağrı azalması ve yaşam kalitesi göstergelerinde belirgin düzelmeler bildirmiş; ayrıca opioid tüketiminde azalma, mobilizasyonda hızlanma gibi pratik kazanımlar rapor edilmiştir. Bununla birlikte, yükseklik kazanımı her olguda aynı ölçüde gerçekleşmez; kırığın yaşı, endplate çökme paterni, osteoporozun şiddeti, balonun yerleşimi ve uygulanan basınç gibi faktörler sonuçları etkiler. En ideal adaylar, akut veya subakut dönemde, MR’da aktif kırık bulgusu olan ve konservatif yaklaşıma rağmen şiddetli ağrısı süren, belirgin kama deformitesi bulunan hastalardır.

Vertebroplasti

Vertebroplasti ; Güvenlik açısından bakıldığında, kifoplastide çimento sızıntısı oranlarının vertebroplastiye kıyasla daha düşük olabildiğini bildiren çalışmalar mevcuttur. Balonla oluşturulan kavite, çimentonun intravertebral basınç oluşturmadan yerleşmesine imkân tanır. Bununla birlikte, her tür vertebral augmentasyonda olduğu gibi venöz kaçak, epidural ya da disk aralığına sızıntı, semptomatik sinir kökü basısı, pulmoner emboli gibi komplikasyonlar nadiren de olsa görülebilir. Enfeksiyon, kanama, alerjik reaksiyon ve anesteziye bağlı riskler de göz önünde bulundurulmalıdır. Komşu seviyelerde yeni kırık gelişimi konusundaki veriler çelişkilidir; mekanik yük dağılımı ve altta yatan osteoporoz, bu riskin ortak belirleyicileridir. Bu nedenle kifoplasti sonrası dönemde de anti-osteoporotik tedavinin başlatılması, kalsiyum ve D vitamini optimizasyonu, egzersiz ve düşme önleme stratejileri, uzun erimli sonuçlar açısından kritiktir.

Kifoplastinin teknik nüansları, sonuçların kalitesinde büyük rol oynar. Balon yerleşimi mümkün olduğunca simetrik olmalı ve omur gövdesinin orta–anterior bölümünde yeterli alan oluşturacak şekilde konumlandırılmalıdır. Balon şişirme basınçları üretici limitlerini aşmamalı; endplate’lerde çatlak ya da posterior kortekste defekt varsa agresif ekspansiyondan kaçınılmalıdır. Çimento, balon çıkarıldıktan sonra gecikmeden ve kontrollü hızda verilmelidir; polimerizasyon eğrisi dikkatle takip edilerek, çok akışkan kıvamda erken enjeksiyonla sızıntı riski, aşırı viskoz kıvamda geç enjeksiyonla suboptimal dolum riski dengelenmelidir. Radyopak katkı çimentonun izlenebilirliğini artırır ve enjeksiyon güvenliğini destekler.

Vertebroplasti ile karşılaştırıldığında kifoplasti ekipman maliyeti daha yüksektir ve işlem süresi genellikle biraz daha uzundur. Buna karşın bazı serilerde çimento sızıntısının daha az olduğu, omur yüksekliği ve kifotik açıda kısmi düzelme sağlanabildiği gösterilmiştir. Klinik karar, maliyet–fayda dengesi ve hasta önceliklerinin şeffaf biçimde tartışıldığı ortak bir zemin üzerinde alınmalıdır. Ağrı kontrolü ve fonksiyonel iyileşme temel hedeflerdir; yükseklik kazanımı, uygun olgularda ek bir avantaj olarak düşünülmelidir. Kritik nokta, doğru endikasyon, titiz teknik ve bütüncül osteoporoz yönetimidir.

Bunu okuyabilirsiniz >>>  Gebelik Dönemi Omurga Hastalıklarına Yaklaşım

Kifoplasti, günümüz pratiğinde girişimsel radyoloji ve omurga cerrahisi ekiplerinin yakın işbirliğiyle uygulanan, uygun seçilmiş kırıklarda hızlı ve anlamlı rahatlama sağlayabilen bir yöntemdir. Hastaya, işlemin sağlayabilecekleri kadar sınırları ve riskleri de net bir dille anlatılmalı; konservatif tedavi seçenekleri, analjezik stratejiler, korse kullanımı, fizik tedavi ve egzersiz programlarıyla entegre bir plan oluşturulmalıdır. Böylece tek bir işlemin ötesinde, çok bileşenli ve sürdürülebilir bir iyileşme yolculuğu mümkün olur.

Vertebroplasti: Hangi durumlarda uygulanır

Vertebroplasti ve balon kifoplasti, omur gövdesinde çökme kırığı gelişmiş ve ağrısı medikal önlemlerle kabul edilebilir düzeye indirilemeyen hastalarda düşünülür. Temel hedef, kırığa bağlı instabilitenin ortadan kaldırılması, ağrının hızlı biçimde azaltılması ve hastanın mobilizasyonunun sağlanmasıdır. Bu amaç, özellikle osteoporozun doğal seyri içinde, hafif travmalar sonrası oluşan vertebral kompresyon kırıklarında öne çıkar. Hasta seçimi, başarının belirleyici unsurudur; yanlış endikasyonlar hem beklenen faydayı düşürür hem de gereksiz risk doğurur.

Vertebroplasti
Vertebroplasti

Vertebroplasti Klasik aday, akut ya da subakut dönemde şiddetli sırt veya bel ağrısı olan, istirahatte dahi ağrısı devam eden, öksürme–hapşırma–yatak içi dönüş gibi mikrohareketlerle ağrısı artan ve konservatif tedaviye (analjezik rejim, kısa süreli yatak istirahati, korse, erken mobilizasyon, osteoporoz tedavisi) rağmen 2–6 hafta içinde belirgin düzelme göstermeyen hastadır. Manyetik rezonans görüntülemede özellikle STIR sekansında akut ödem bulgusu veren seviyeler, ağrının kaynak seviyesini işaret eder; bu biyobelirteç, girişim kararında kilit rol oynar. Kırığın zamanı çok önemlidir; taze kırıklarda ağrı genellikle daha iyi yanıt verir, kronikleşmiş ve fibrotik hale gelmiş kırıklarda fayda ihtimali azalır.

Osteoporoz dışı nedenler arasında multipl miyelom ve metastaza bağlı ağrılı omur lezyonları yer alır. Bu grupta amaç yalnızca ağrının giderilmesi değil, patolojik kırığın neden olduğu instabilitenin kontrolüdür. Seçilmiş hemanjiyom olgularında da vertebral ağrıyı azaltmak için vertebroplasti uygulanabilir. Ancak tümöral süreçlerde epidural kitle, posterior duvar defekti ve nörolojik bası bulguları titizlikle dışlanmalıdır; bu durumda açık dekompresyon ve stabilizasyon öncelik kazanır.

Travmatik kırıklarda yaklaşım daha ihtiyatlıdır. Genç hastada yüksek enerjili travmaya bağlı burst kırıkları, posterior duvar bütünlüğü bozukluğu ve spinal kanal içine kemik fragman taşması, perkütan çimento uygulamalarına uygun değildir. Bu tip olgularda nörolojik yapıların güvenliği her şeyden önce gelir ve çoğu zaman cerrahi stabilizasyon gerekir. Öte yandan, yaşlı ve osteoporotik zeminde düşük enerjili travmaya bağlı kama kırıkları, konservatif tedaviye yanıtsızsa vertebral augmentasyon için aday olabilir.

Kifoplasti ile vertebroplasti arasındaki endikasyon farkları çoğu durumda nüans düzeyindedir. Belirgin kama deformitesi, segmental kifozda artış, postür ve solunum mekaniğini bozan yükseklik kaybı olan taze kırıklarda kifoplasti, kısmi yükseklik restorasyonu potansiyeli nedeniyle öne çıkabilir. Posterior duvarı sağlam, orta derecede çökmüş, ağrının ön planda olduğu ve deformitenin sınırlı olduğu olgularda vertebroplasti pratik ve ekonomik bir seçenek sunar. İki yöntem de ağrı kontrolünde etkindir; seçimi kırığın morfolojisi, hastanın öncelikleri ve merkez deneyimi belirler.

Vertebroplasti ;Karar verirken klinik–görüntüleme uyumu şarttır. Sırtta yaygın ağrı şikâyeti olup MR’da belirgin aktif kırık izi saptanmayan hastalar, vertebral augmentasyondan beklenen faydayı görmeyebilir. Ağrının kaynaklandığı seviyeyi doğru tayin etmek için hassasiyet noktası muayenesi, MR ve gerektiğinde BT korrelasyonu yapılmalıdır. Birden fazla seviyede ödem görülen hastalarda hedef seviye adım adım ele alınmalı, şikâyet dağılımıyla uyumlu seviyelere öncelik verilmelidir.

Kontrendikasyonlar mutlak ve göreli olarak ikiye ayrılabilir. Aktif sistemik enfeksiyon, girişim bölgesinde cilt–yumuşak doku enfeksiyonu, kontrolsüz koagülopati, antikoagülanların güvenli aralıkta kesilememesi, belirgin posterior duvar defekti ve kanal içi fragman, progresif nörolojik defisit, perkütan yaklaşıma izin vermeyecek anatomik anomaliler mutlak kontrendikasyonlar arasındadır. Göreli kontrendikasyonlar arasında çok eski ve fibrotik kırıklar, semptomları belirsiz ve yaygın olan hastalar, ileri kardiyopulmoner komorbiditeler ve işlem pozisyonuna toleransı düşük bireyler sayılabilir. Her durumda risk–fayda dengesi kişiye göre tartılmalıdır.

Vertebroplasti Zamanlama stratejisi geleneksel bir ölçülülük içerir. Eski yaklaşım, en az 4–6 haftalık konservatif deneme olmadan girişim yapılmaması yönündeydi. Güncel pratikte, ağrının çok şiddetli olduğu, yatağa bağımlılık geliştiği ve analjezik yanıtın yetersiz kaldığı seçilmiş durumlarda daha erken dönemde girişim yapılması, komplikasyon riskini artırmadan iyileşmeyi hızlandırabilir. Bununla birlikte, kırığın doğal iyileşme potansiyeli göz ardı edilmemeli; gereksiz girişimden kaçınılmalıdır.

Özel durumlara da değinmek gerekir. Kortikosteroid kullanımı, romatolojik hastalıklar veya organ nakli sonrası osteoporoz gibi ikincil nedenlerde kırık riski yüksektir; bu hasta grubunda ağrı ve mobilizasyon hedefleri, enfeksiyon ve yara iyileşmesi riskleriyle dengelenir. Antikoagülan kullanan hastalarda kesme–köprüleme protokolü, kardiyoloji ve anestezi ile ortak planlanmalıdır. Yaşlı, bilişsel rezervi sınırlı hastalarda hızlı mobilizasyon, akciğer komplikasyonlarını ve deliryum riskini azaltabileceği için girişimin dolaylı faydaları da dikkate alınmalıdır.

Son olarak, vertebral augmentasyon hiçbir zaman osteoporoz tedavisinin yerine geçmez. Kırık sonrası dönemde kemik mineral yoğunluğu ölçümü, antiresorptif veya anabolik tedaviler, kalsiyum–D vitamini optimizasyonu, denge–kuvvet egzersizleri ve düşme önleme eğitimi mutlaka bütüncül planın parçası olmalıdır. Doğru endikasyon, yerinde zamanlama ve sistematik takip, girişimin gerçek değerini ortaya çıkarır.

İşlemler nasıl yapılır

Vertebroplasti
Vertebroplasti

Girişim süreci, uygun hasta seçiminin ardından ayrıntılı bir hazırlıkla başlar. İlk adım, bilgilendirilmiş onamın kapsamlı biçimde alınmasıdır. Hastaya işlemin amacı, alternatifsiz olmadığı, beklenen faydalar, olası risk–komplikasyonlar ve konservatif seçeneklerle kıyaslama açıkça anlatılır. Kan sulandırıcı ilaçlar gözden geçirilir; aspirin dışındaki antiplateletler ve antikoagülanlar için kesme–köprüleme protokolleri ilgili branşlarla planlanır. Enfeksiyon odağı şüphesi varsa ertelenir, sistemik parametreler düzeltilir. MR ve/veya BT ile hedef seviye, posterior duvar bütünlüğü ve pedikül morfolojisi doğrulanır; floroskopi uyumu için planlama yapılır.

Vertebroplasti İşlem günü hasta çoğunlukla yüzüstü (prone) pozisyonda hazırlanır. Bası noktalarını koruyan destekler yerleştirilir, göğüs ve pelvis altında yastıklarla karın serbestleştirilir; bu, epidural venöz konjesyonu azaltır ve floroskopik görüntü kalitesini artırır. Standart monitörizasyon sağlanır. Çoğu olguda sedoanaljezi ve lokal anestezi yeterlidir; işbirliği zayıf, anksiyetesi yüksek veya uzun süreli işlem beklenen hastalarda anestezi eşliğinde daha derin sedasyon tercih edilebilir. Profilaktik antibiyotik uygulaması, merkezin protokollerine göre tek doz olarak yapılabilir.

Vertebroplastide teknik, pedikül yoluyla omur gövdesine ilerletilen kılavuz iğne veya trokardan oluşur. Cilt antisepsisi ve steril örtüleme sonrası giriş noktasına lokal anestezi uygulanır. Floroskopide anteroposterior projeksiyonda pedikül “gözbebeği” hedeflenir; lateral projeksiyonda iğne ucunun omur gövdesi orta–anterior üçlüde konumlanmasına dikkat edilir. İğne pozisyonu ideal konuma alındıktan sonra çimento hazırlanır. PMMA bileşenleri üretici talimatına göre karıştırılır; polimerizasyon ısısı ve viskozite eğrisi yakından izlenir. Amaç, çok akışkan aşamada sızıntı riskini artırmadan, yeterince viskoz ama halen enjekte edilebilir kıvamı yakalamaktır.

Enjeksiyon düşük basınçla, aralıklı ve çift düzlem floroskopi eşliğinde yapılır. Çimento dağılımı trabeküler alan boyunca homojen yayılım gösterecek şekilde izlenir. Disk aralığına, epidural alana veya venöz yapılara doğru anormal ilerleme görülürse enjeksiyon derhal durdurulur ve viskozitenin artması beklenir; gerekirse işlem sonlandırılır. Toplam hacim, vertebra gövdesinin boyutuna ve dolum paternine göre değişmekle birlikte “en düşük etkin hacim” prensibi esastır. Gereğinden fazla hacim, biyomekanik dengesizlik ve komşu kırık riskini artırabilir.

Balon kifoplastide süreç iki aşamalıdır. İlk aşamada çalışma kanülü pedikül yoluyla omur gövdesine yerleştirilir. Ardından balon kateter, çoğunlukla iki taraflı simetrik yerleşimle ilerletilir. Balon kademeli olarak, üretici tarafından belirtilen basınç–hacim sınırları içinde şişirilir; AP ve lateral projeksiyonlarda balon silueti, vertebra yüksekliği ve endplate davranışı izlenir. İstenen kavite ve kısmi yükseklik kazanımı sağlandığında balon söndürülür ve çıkarılır. İkinci aşamada, oluşan boşluğa hazırlanan çimento düşük basınçla doldurulur. Bu yaklaşım, çimentonun önceden oluşturulmuş bir alana yerleşmesi nedeniyle sızıntı ihtimalini teorik olarak azaltır ve dolumun daha kontrollü olmasına imkân tanır.

Teknik nüanslar sonuçları belirler. Unipediküler yaklaşım, uygun hastada işlem süresini kısaltabilir ve radyasyon maruziyetini azaltabilir; ancak geniş hacimli, asimetrik kırıklarda bipediküler yaklaşım daha homojen dolum sağlayabilir. Posterior duvar yakınında agresif enjeksiyondan kaçınılmalı, endplate çatlaklarında disk aralığına kaçak riski gözetilmelidir. Çimento içine radyopak katkı, floroskopik görünürlüğü artırır. Bazı merkezlerde viskozitesi yüksek çimentolar veya vakum karıştırıcılar tercih edilerek hava kabarcığı ve sızıntı riski azaltılmaya çalışılır.

Vertebroplasti İşlem sonrası dönemde hasta kısa süre gözlemde tutulur. Çimento sertleşmesi dakikalar içinde tamamlanır; sedasyon etkisi geçtikten sonra hasta ayağa kaldırılır ve kontrollü mobilizasyon denenir. Ağrı çoğu hastada ilk saatlerden itibaren belirgin azalır. Aynı gün taburculuk sık görülür; evde yara bakımı, ilk 24–48 saatte ağır yükten kaçınma ve basit analjeziklerle devam edilir. Korse kullanımı, deformite ve ağrı durumuna göre kısa süreli destek olarak önerilebilir. Osteoporoz tedavisi, taburculuk planının ayrılmaz parçasıdır.

Takipte, ilk 2–4 hafta içinde klinik değerlendirme yapılır. Ağrı ölçekleri, fonksiyonel kapasite ve mobilizasyon düzeyi sorgulanır. Gerekli görülen olgularda kontrol grafi ya da BT ile çimento dağılımı ve olası sızıntı–komşu kırık bulguları gözden geçirilir. Yeni ağrı gelişirse kaynağı ayırt etmek için MR gerekebilir; çünkü komşu seviyede yeni kırık, özellikle erken dönemde ayırıcı tanıda yer alır. Bununla birlikte, çok büyük çoğunlukta süreç sorunsuz seyreder ve hasta günlük yaşamına hızla döner.

Bunu okuyabilirsiniz >>>  Omurga Ameliyatlarında Ortaya Çıkabilen Komplikasyonlar

Vertebroplasti ;Dökümantasyon ve kalite güvence, geleneksel iyi tıp uygulamasının temelidir. Hedef seviye, kullanılan yaklaşım, çimento tipi–hacmi, floroskopi süresi ve olası intraoperatif olaylar ayrıntılı kaydedilmelidir. Radyasyon güvenliği, hem hasta hem ekip için ciddiyetle ele alınmalı; kurşun koruma, kolimasyon, dar odak ve düşük doz teknikleri istikrarlı biçimde uygulanmalıdır. Çok seviyeli girişimlerde süre ve doz artacağı için, seviyelerin gerekçesi ve planlaması daha da titiz yapılmalıdır.

Vertebroplasti ve balon kifoplasti doğru hazırlık, doğru teknik ve sistematik takip ile güvenli ve etkili işlemlerdir. İnce işçilik, sabırlı floroskopik takip ve ölçülü enjeksiyon bu girişimlerin özüdür; aceleci ve agresif yaklaşım komplikasyonların başlıca nedenidir. Deneyim ve disiplin, iyi sonuçların en güvenilir teminatıdır.

Avantajlar ve sınırlılıklar

Vertebroplasti
Vertebroplasti

Vertebroplasti ve balon kifoplasti, uygun seçilmiş hastalarda ağrının hızlı şekilde azalması ve günlük yaşam aktivitelerine dönüşün kolaylaşması açısından güçlü avantajlar sunar. Kırığa bağlı mikromobilitenin ortadan kaldırılması, çimentonun trabeküler ağ içinde içten bir taşıyıcı iskelet görevi görmesi ve segmentin biyomekanik olarak stabilize edilmesi, analjezik gereksiniminin düşmesi ve mobilizasyonun hızlanmasına zemin hazırlar. Özellikle yatağa bağımlılık eşiğine gelmiş, derin nefes alma ve öksürme ile artan sırt–bel ağrısı yaşayan yaşlı hastalarda, ilk saatlerden itibaren bildirilen rahatlama, komplikasyonların önlenmesi açısından da dolaylı bir fayda yaratır. Erken ayağa kalkabilen bir hastada pnömoni, derin ven trombozu, bası yarası ve deliryum riskleri azalır; bağımsızlık duygusunun korunması ve depresif duygu durumun hafiflemesi klinik hedefler arasına girer.

Kifoplastinin, seçilmiş olgularda omur yüksekliğinde kısmi restorasyon sağlayabilmesi ve segmental kifozu azaltabilmesi, postür ve akciğer fonksiyonları üzerinde olumlu etkiler yaratabilir. Yükseklik kazanımı, tüm hastalarda aynı ölçüde gerçekleşmese de, akut–subakut dönemde kama deformitesinin belirgin olduğu kırıklarda hastanın boy uzunluğu algısı, gövde kısalması ve eğilme ile ilişkili mekanik yüklenme üzerinde hissedilir bir rahatlama sağlar. Bu etki, analjezik faydayla birleştiğinde, yaşam kalitesi ölçeklerine yansır. Vertebroplastide de ağrı kontrolü belirgindir; teknik daha basit, ekipman gereksinimi daha az ve maliyet genellikle daha düşüktür. Günübirlik koşullarda uygulanabilmeleri, sağlık sistemi ve hasta açısından lojistik kolaylık sağlar.

Vertebroplasti ;Bununla birlikte, bu yöntemlerin sınırlılıkları gerçekçi biçimde ele alınmalıdır. Literatürde, erken dönemde yayımlanan ve metodolojisi tartışılan sham-kontrollü çalışmalar, seçilmiş hasta gruplarında kısa dönem fayda farkını netleştirmekte yetersiz kalmış, sonrasında hasta seçimi, kırığın yaşı ve görüntüleme biyobelirteçleri dikkate alınarak daha iyi tanımlanmış alt grupların vertebral augmentasyondan daha çok yarar gördüğü anlaşılmıştır. Bu nedenle indisriminant uygulama yerine, MR’da STIR pozitifliği gibi aktif kırık göstergeleri, klinik–görüntüleme uyumu ve konservatif tedaviye yanıtsızlık, endikasyonun temel dayanakları olmalıdır. Kronikleşmiş, fibrotik kırıklarda, ağrının kökeni belirsiz olduğunda veya yaygın dejeneratif ağrı sendromlarının baskın olduğu hastalarda beklenen fayda azalır.

Sızıntı riski, yöntemin en sık tartışılan başlıklarından biridir. Çimento intravertebral basınç altında trabeküler alanı doldururken disk aralığına, epidural boşluğa ya da venöz yapılara kaçabilir. Kifoplastide balonla önceden kavite oluşturulması, teorik olarak sızıntıyı azaltır; bununla birlikte sızıntının sıklığı, kıvam, hacim, enjeksiyon hızı ve morfoloji gibi çok sayıda değişkene bağlıdır. Çoğu sızıntı klinik açıdan sessizdir; ancak nadiren sinir kökü basısı veya pulmoner emboli gibi ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, titiz floroskopik takip, yavaş ve aralıklı enjeksiyon, en düşük etkin hacim prensibi ve posterior duvar yakınında agresif enjeksiyondan kaçınma, güvenliğin dayanaklarıdır.

Komşu seviyelerde yeni kırık gelişimi tartışmalıdır. Çimentoyla sertleşen vertebra gövdesinin komşu segmentler üzerine yük aktarımını artırdığı ve kırık riskini yükseltebileceği ileri sürülmüştür; ancak altta yatan osteoporozun ilerleyici karakteri ve yeni kırıkların doğal seyirde de sık görülebilmesi, bu ilişkinin tek nedeninin augmentasyon olmadığını düşündürür. Klinik gerçeklik, anti-osteoporotik tedavinin ve düşme önleme stratejilerinin eş zamanlı uygulanmasının bu riski sınırlayabileceğini göstermektedir. Başarı, yalnızca işlem kalitesi değil, sistematik osteoporoz yönetimi ve rehabilitasyonun bütünlüğü ile belirlenir.

Radyasyon maruziyeti, işlem süresi ve merkez deneyimi, sonuçları etkileyen diğer sınırlayıcılardır. Floroskopi süresinin uzaması, operatör ve ekip için kümülatif dozu artırır; bu nedenle kolimasyon, dar odak, pulsed fluoroscopy ve koruyucu ekipman kullanımı birer standart olmalıdır. Deneyim eğrisi, özellikle kifoplasti gibi daha fazla adım içeren işlemlerde daha belirgindir; uygun eğitim ve denetimli uygulama olmaksızın komplikasyon oranları artabilir. Kaynak ve maliyet kısıtları da karar sürecinde rol oynar; kifoplasti ekipman maliyeti yüksek olabilir, bu da bazı sağlık sistemlerinde erişilebilirliği sınırlar. Vertebroplasti, bu açıdan daha ekonomik bir seçenek sunar.

Vertebroplasti ;Onkolojik endikasyonlarda avantaj–sınırlılık dengesi farklı bir boyut kazanır. Metastatik ya da miyelom zemininde ağrılı omur lezyonlarında radyoterapi ve sistemik tedavilerle kombine edilen vertebral augmentasyon, ağrıyı hızla azaltıp mobilizasyonu kolaylaştırabilir. Ancak epidural kitle, patolojik burst paterni ve nörolojik defisit varlığında öncelik dekompresyon–stabilizasyona verilir. Augmentasyon, rekonstrüksiyonun alternatifi değil, doğru hastada tamamlayıcısıdır.

Özetle, bu yöntemlerin en güçlü yanı ağrıyı hızla azaltıp mobilizasyonu mümkün kılmaları, en belirgin sınırlılıkları ise herkes için aynı ölçüde etkili olmamaları ve sızıntı başta olmak üzere belirli komplikasyon risklerini taşımalarıdır. Hasta ve hekim, geleneksel ihtiyatı elden bırakmadan, somut görüntüleme işaretleri ve klinik gerçeklikle desteklenmiş bir seçimi birlikte yapmalıdır. Beklentilerin gerçekçi kurulması, hem memnuniyeti hem de sonuçların kalıcılığını güçlendirir.

Riskler ve olası komplikasyonlar

vertebroplasti

Vertebroplasti ve balon kifoplasti, minimal invaziv ve genellikle güvenli yöntemler olsa da, her tıbbi girişimde olduğu gibi komplikasyon riski taşır. Riskleri anlamak, önlemek ve yönetmek, iyi tıp uygulamasının ayrılmaz parçasıdır. En sık gündeme gelen konu çimento sızıntısıdır. Polimetilmetakrilat, polimerizasyon başlamadan önce akışkandır; trabeküler ağ içinde ilerlerken basınç veya anatomik zayıflık hatları boyunca disk aralığına, epidural boşluğa, paravertebral yumuşak dokuya veya venöz sistem içine kaçabilir. Disk aralığına sızıntı çoğu zaman klinik açıdan sessizdir ancak komşu diskte dejenerasyonu hızlandırabilir. Epidural sızıntı, sinir kökü veya dural kese basısı yaparsa radiküler ağrı, uyuşma, güçsüzlük gibi nörolojik belirtiler ortaya çıkabilir ve acil değerlendirme gerektirir. Venöz kaçak, nadiren pulmoner emboliyle sonuçlanabilir; bu durumda ani nefes darlığı, göğüs ağrısı ve oksijen desatürasyonu gibi belirtiler dikkatle izlenmelidir.

Enjeksiyonun termal ve kimyasal etkileri de teorik riskler arasındadır. Çimento polimerizasyonu sırasında açığa çıkan ısı, çevre dokular üzerinde sınırlı bir termal stres oluşturabilir; bu etki çoğu zaman klinik sorun yaratmaz. Radyopak katkılar ve monomer bileşenler nadiren alerjik reaksiyonlara yol açabilir. Enfeksiyon riski düşüktür ancak cilt ve yumuşak doku kolonizasyonu posterior elemanlar boyunca ilerleyip derin enfeksiyona dönüşebilir; ateş, artan ağrı, yara yerinde kızarıklık ve akıntı uyarıcı belirtilerdir. Profilaktik antibiyotik uygulaması ve asepsi–antisepsiye sıkı uyum, bu riski azaltır.

Kanama, özellikle antikoagülan–antiplatelet tedavi altındaki hastalarda dikkate alınmalıdır. Giriş noktasında hematom, nadiren epidural hematom görülebilir; bu nedenle koagülasyon parametrelerinin işlem öncesinde güvenli sınırlar içinde olduğundan emin olunmalıdır. Travmatik pedikül geçişleri ve birden çok deneme, kanama riskini artırır; deneyim ve sabır, güvenliğin anahtarıdır. Posterior duvar defekti olan olgularda agresif enjeksiyon, epidural alana kaçak riskini yükseltir; bu nedenle morfolojik değerlendirme işlem öncesinin olmazsa olmazıdır.

Yanlış seviye girişimi, nadir ama klinik olarak anlamlı bir hatadır. Çok seviyeli dejeneratif değişiklikler ve anatomik varyasyonlar, floroskopide seviye sayımını güçleştirebilir; sayımın işlemin başında dikkatle yapılması ve tüm ekipçe teyit edilmesi, hataları azaltır. Radyasyon maruziyeti, hem hasta hem ekip için kümülatif bir sorundur; kolimasyon, kısa floroskopi süreleri, pulsed mod ve uygun kurşun korumalar, geleneksel koruyucu önlemlerdir.

Kifoplastiye özgü riskler arasında balon rüptürü ve endplate mikrohasarı sayılabilir. Balon, üretici tarafından belirtilen basınç–hacim limitleri içinde şişirilmelidir; aşırı ekspansiyon, endplate çatlaklarını genişletebilir ve disk aralığına sızıntıyı kolaylaştırabilir. Balon rüptürü durumunda kontrast içeriği kaviteye yayılabilir; floroskopide görünür ve çoğu zaman klinik sonuç doğurmaz, ancak işlem akışını etkiler. Balonun çıkarılması sonrası kaviteye çimento doldurulurken viskozite ve hız kontrolü, kifoplastinin temel güvenlik parametresidir.

Komşu seviyede yeni kırık, girişim sonrası haftalar içinde yeni başlayan keskin ve lokalize ağrıyla kendini gösterebilir. Ayırıcı tanıda kas–bağ zedelenmeleri, faset eklem ağrısı ve disk kaynaklı ağrılar da düşünülmelidir. Yeni kırık saptanırsa tedavi, osteoporoz yönetiminin güçlendirilmesi ve gerektiğinde ikinci bir augmentasyon girişimi ile planlanabilir. Bununla birlikte, sistematik düşme önleme stratejileri ve erken mobilizasyonun doğru dozda uygulanması, paradoksal olarak yeni kırıkları azaltmaya katkıda bulunabilir; zira hareketsizlik, sarkopeni ve dengesizliğin en güçlü tetikleyicisidir.

Anesteziye bağlı riskler sedoanaljezi düzeyinde sınırlıdır; ileri kardiyopulmoner hastalığı olan bireylerde derin sedasyon kararları multidisipliner verilmelidir. Yaşlı ve kırılgan hastalarda delirium riski her zaman akılda tutulmalı; işlem sonrası aydınlık ortam, erken mobilizasyon, yeterli hidrasyon ve tanıdık bakıcı varlığı gibi geleneksel destek ilkeleri uygulanmalıdır. Ağrı yönetiminde opioid tasarrufu, kabızlık, somnolans ve düşme riskini düşürerek dolaylı güvenlik yararı sağlar.

Bunu okuyabilirsiniz >>>  Yüzme ve Omurga Deformiteleri

Komplikasyon geliştiğinde hızlı tanı ve doğru müdahale, sonuçları belirgin biçimde iyileştirir. Şiddetli nörolojik bulgular ortaya çıkarsa acil görüntüleme ve gerekirse dekompresyon birincil hedeftir. Pulmoner emboli şüphesi varsa saturasyon takibi, ekokardiyografik değerlendirme ve antikoagülasyon gerekliliği tartışılır. Enfeksiyon düşündüren bulgularda kültürler alınır ve uygun antibiyoterapiye başlanır. Tüm bu adımlar, iyi planlanmış bir takip sistemi ve açık iletişimle daha etkin yürütülür.

Son tahlilde, riskler titiz hasta seçimi, doğru teknik ve disiplinli takip ile düşürülür. Geleneksel tıp erdemleri olan ölçülülük, sabır ve dikkat, bu işlemlerde komplikasyonlardan korunmanın en güvenilir reçetesidir. Hastaya süreç başında açık bir dille risklerin anlatılması ve uyarıcı belirtilerin listelenmesi, güvenliğin etik tamamlayıcısıdır.

Hangisi ne zaman tercih edilir

Vertebroplasti ile balon kifoplasti arasında seçim, tek bir kuraldan ziyade klinik aklın, görüntüleme bulgularının ve hastanın önceliklerinin dengeli bir bileşkesidir. Ağrı kontrolünde her iki yöntem de etkilidir; belirleyici ayrım çoğu kez deformite derecesi, kırığın yaşı, posterior duvar bütünlüğü ve maliyet–lojistik dengesi olur. Akut ya da subakut dönemde, MR’da belirgin ödem bulgusu olan ve kama deformitesiyle segmental kifozu artmış, yükseklik kaybı postürü ve solunum mekaniğini olumsuz etkileyen olgularda kifoplasti, kısmi yükseklik restorasyonu ve teorik olarak daha kontrollü çimento yerleşimi sayesinde öne çıkabilir. Posterior duvarı sağlam, orta derecede çökmüş, ağrısı baskın ve deformitesi sınırlı hastalarda vertebroplasti, teknik sadeliği ve maliyet avantajıyla pratik bir çözümdür.

Vertebroplasti ;Kırığın kronolojisi, seçimde kilit rol oynar. En iyi yanıt genellikle taze kırıklarda gözlenir; kırık kronikleşip fibrotik hâle geldikçe ağrı kaynağı multifaktöriyel bir niteliğe bürünür ve her iki girişimin de fayda olasılığı azalır. Bu nedenle MR’daki ödem işaretleri, hedef seviyenin saptanması ve zamanlama açısından yol göstericidir. Birden fazla seviyenin etkilenmesi durumunda, klinik–görüntüleme uyumuna göre baskın seviyeye öncelik verilir; çok seviyeli eşzamanlı girişimler, radyasyon ve çimento hacmi açısından daha dikkatli planlanır.

Posterior duvar bütünlüğü ve kanal güvenliği, kırılgan çizgidir. Posterior kortekste belirgin defekt ve kanal içine kemik fragman migrasyonu olan burst paterni, her iki yöntemin de sınırlarına işaret eder; bu olgular çoğu zaman dekompresyon ve stabilizasyon gerektiren cerrahi hastalardır. Buna karşılık, posterior duvarı sağlam, ön–orta sütunda yük taşıma kapasitesi görece korunmuş kompresyon kırıklarında perkütan augmentasyon mantıklıdır. Pedikül morfolojisi ve vertebra boyutları, unipediküler ya da bipediküler yaklaşım tercihini etkiler; asimetrik çökme ve geniş kavite ihtiyacı bipediküler yaklaşımı destekler.

Onkolojik vakalarda, ağrı ve instabilitenin baskın olduğu, epidural kitle ve belirgin nörolojik defisit bulunmayan hastalarda her iki yöntem de düşünülebilir. Kifoplasti, patolojik kırıklarda dahi çimentonun daha kontrollü yerleşimi açısından avantaj sunabilir; öte yandan kemoterapi ve radyoterapi programlarıyla entegrasyon, enfeksiyon riski ve hematolojik parametreler karar sürecine dâhildir. İleri osteoporozlu, kırılgan yaşlı hastalarda sedasyon toleransı, günübirlik akış ve erken mobilizasyon hedefleri, yöntemin pratik yönlerini daha da belirgin hâle getirir.

Maliyet ve erişilebilirlik, görmezden gelinemeyecek gerçekliklerdir. Kifoplasti ekipman ve sarf maliyeti daha yüksektir; bazı sağlık sistemlerinde geri ödeme koşulları karar üzerinde etkili olur. Vertebroplasti, etkinlik–maliyet dengesi bakımından pek çok merkezde ilk seçenek hâline gelebilir. Bununla birlikte, belirgin kifotik deformitenin düzeltilmesi hastanın öncelikleri arasında ise ve morfoloji uygunsa kifoplasti için gerekçe güçlenir. Her durumda, hastaya iki yöntemin de artıları ve eksileri açık, sade ve dengeli bir dille anlatılmalı; beklentiler net çizilmelidir.

Vertebroplasti ;Operatör ve merkezin deneyimi, sonuçları en az yöntem seçimi kadar etkiler. Kifoplasti daha fazla adım ve cihaz içerir; öğrenme eğrisi uzundur. Vertebroplasti, teknik olarak daha erişilebilir olmakla birlikte titiz floroskopik takip ve kıvam–hacim yönetimi gerektirir. Seçim yapılırken merkezin güçlü olduğu yaklaşımın güvenlikle uygulanabilirliği, komplikasyon yönetimi kapasitesi ve multidisipliner destek ağı hesaba katılmalıdır. Geleneksel tıp kültürünün öğrettiği gibi, bildiğini iyi yapmak, bilmediğini öğrenmek ve sınırlarını bilmek, en güvenilir sonuçların anahtarıdır.

Hastanın değerleri ve yaşam bağlamı, son sözü söyleyen unsurlardır. Kısa sürede bağımsız mobilizasyona dönmek, evde bakım yükünü azaltmak, uzun süreli opioid kullanımından kaçınmak ve postürdeki çöküş hissini hafifletmek, pek çok yaşlı hasta için güçlü hedeflerdir. Ameliyathaneye girmek istemeyen, kısa sedasyonla günübirlik bir çözüm arayan hastada vertebroplasti yalın bir seçenek sunar. Yükseklik kaybını da dert edinen, kamburluk hissi belirgin olan ve morfolojisi uygun hastada kifoplasti, makul bir karşılıktır. Seçim, dijital görüntüler eşliğinde, artılar–eksiler masaya yatırılarak birlikte yapılmalıdır.

Sonuçta, hangisinin ne zaman tercih edileceğine dair evrensel bir reçete yoktur. Kırığın zamanı ve şekli, posterior duvarın durumu, deformitenin derecesi, merkezin deneyimi, maliyet–erişilebilirlik koşulları ve hastanın öncelikleri, kararın sütunlarını oluşturur. Ölçülü ve sakin bir değerlendirme, tedavinin isabetini artırır; doğru hasta, doğru zamanda, doğru yöntemle buluştuğunda sonuçlar en iyi hâline yaklaşır.

Hazırlık ve işlem sonrası iyileşme

Başarılı bir vertebroplasti veya balon kifoplasti, işlem odasında değil, hazırlığın başladığı anda kazanılır. Süreç ilk görüşmede kapsamlı bir öykü ve muayene ile açılır; ağrının başlangıcı, travma öyküsü, kırığın zamanı ve şiddeti, eşlik eden hastalıklar, kullanılan ilaçlar ve fonksiyonel kapasite titizlikle kaydedilir. MR’da STIR pozitifliği gibi aktif kırık işaretleri, hedef seviyenin saptanmasında rehberdir; BT, posterior duvar bütünlüğü ve pedikül anatomisi için tamamlayıcıdır. Laboratuvar incelemelerinde hemogram, böbrek–karaciğer fonksiyonları ve koagülasyon testleri, sedasyon ve kanama güvenliği açısından değerlendirilir.

İlaç düzenlemeleri, hazırlığın pratik sütunlarındandır. Warfarin, DOAC’lar ve güçlü antiplateletlerin kesilmesi–köprülenmesi, ilgili branşlarla birlikte planlanır. Diyabetik hastada glisemik kontrol, enfeksiyon riskini azaltır ve iyileşmeyi kolaylaştırır. Osteoporoz tedavisi, işlem öncesinde dahi konuşulmalı; kalsiyum–D vitamini optimizasyonu, antiresorptif veya anabolik ajanların zamanlaması ve olası yan etkiler netleştirilmelidir. Beslenme durumu ve protein alımı, yara iyileşmesi ve kas gücü için gözden geçirilir. Ev ortamının güvenliği, düşme riskini artıran kilimler, kablolar ve zayıf aydınlatma gibi unsurlar açısından değerlendirilir.

İşlem günü hazırlığı, geleneksel cerrahi disiplinleri hatırlatır. Açlık süreleri, sedasyon protokolü, profilaktik antibiyotik uygulaması ve analjezik planı gözden geçirilir. Yüzüstü pozisyonda bası noktalarını koruyacak destekler hazırlanır; göz ve hava yolu güvenliği ekipçe teyit edilir. Floroskopi cihazı ve sarf malzemeler kontrol edilir; seçilecek iğne–kanül, çimento karıştırma sistemi ve radyopak katkı hazır bekletilir. Tüm ekip, hedef seviye ve yaklaşım konusunda mutabık kalır; yanlış seviye girişimlerini önleyen, sesli–görsel teyit zinciri işletilir.

Vertebroplasti ;İşlem sonrası erken dönem, çoğu hastada yüz güldürücüdür. Sedasyon etkisi geçtikten sonra hasta ayağa kaldırılır; ilk adımlarda ağrıda belirgin azalma beklenir. Aynı gün taburculuk sıktır; evde ilk 24–48 saatte ağır yükten kaçınılır, kısa yürüyüşlerle dolaşım desteklenir. Yara yeri kuru tutulur; kızarıklık, akıntı, ısı artışı gibi enfeksiyon belirtileri konusunda hasta ve yakını bilgilendirilir. Basit analjezikler yeterlidir; opioid gereksinimi çoğu vakada ortadan kalkar veya minimal düzeyde kalır. Korse, deformite ve ağrı durumuna göre kısa süreli destek olarak önerilebilir; uzun süreli immobilizasyon, kas zayıflığı ve dengesizliği artıracağı için kaçınılır.

İyileşmenin sürdürülebilirliği, rehabilitasyon ve osteoporoz yönetiminin birliğine bağlıdır. İlk 1–2 hafta içinde kontrol randevusu planlanır; ağrı ölçekleri, yürüme mesafesi, uyku kalitesi ve günlük aktiviteler değerlendirilir. Gerekirse kontrol grafi veya BT ile çimento dağılımı gözden geçirilir. Multidisipliner ekip, fizik tedavi ve rehabilitasyon programını bireye uyarlar; merkez kuvvetlendirme, postür eğitimi, denge–koordinasyon egzersizleri ve kademeli yüklenme temel taşlardır. Düşme önleme eğitimi, evde basit düzenlemelerden, uygun ayakkabı seçimine ve görme–işitme düzeltmelerine uzanan geniş bir yelpazeyi kapsar.

Vertebroplasti ;Beslenme ve yaşam tarzı, kemik sağlığının sessiz mimarlarıdır. Yeterli protein ve mikro besin alımı, güneş ışığına kontrollü maruziyet ve sigaranın bırakılması, kemik–kas sistemini destekler. Alkol tüketimi sınırlandırılmalı; sedatif ilaçlar, düşme riskini artırabileceği için gözden geçirilmelidir. Anabolik osteoporoz tedavileriyle kemik yapımının teşviki, kırık riskini anlamlı biçimde azaltabilir; bu ajanların başlanması ve takibi, endokrinoloji veya fizik tedavi–romatoloji ekipleriyle koordine yürütülür.

Uyarıcı belirtiler konusunda net talimatlar, güvenliğin garantisidir. Ani gelişen şiddetli sırt–bel ağrısı, bacaklarda güçsüzlük veya uyuşma, idrar–dışkı kaçırma, nefes darlığı, göğüs ağrısı, ısı artışı ve titreme gibi bulgularda derhal başvuru önerilir. Çoğu hasta sorunsuz seyreder; ancak erken geri bildirim, nadir komplikasyonların ağır sonuçlarını önler. Araç kullanma, cinsel aktivite ve işe dönüş zamanlaması, ağrı düzeyi ve genel durumla birlikte değerlendirilir; çoğu hastada birkaç gün içinde hafif aktivitelere, 2–4 hafta içinde daha yoğun işlere dönüş mümkündür.

Son kertede, hazırlık ve rehabilitasyon, augmentasyonun doğal uzantısıdır. Titiz ön değerlendirme, sistematik ilaç yönetimi, güvenli sedasyon, dikkatli teknik ve disiplinli takip, başarı zincirinin halkalarıdır. Hekim ve hasta, sabır ve ölçülülükle bu zinciri eksiksiz tamamladığında, işlem yalnızca ağrıyı dindirmekle kalmaz; bağımsız yaşamı, özgüveni ve hareketliliği de iade eder.