Skolyoz, omurganın yana ve bazen de dönerek eğrilmesiyle ortaya çıkan bir durumu ifade eder. Hafif ve orta dereceli eğriliklerde genellikle iç organlara doğrudan bir hasar oluşmaz. Ancak eğrilik belirginleştiğinde, özellikle göğüs kafesinin şeklinde bozulma meydana geldiğinde bazı organların çalışma alanı kısıtlanabilir. Bu durum genellikle akciğerlerin genişlemesini zorlaştırabilir, kalbin pozisyonunu değiştirebilir ve diyaframın hareketini sınırlayabilir. Bu nedenle “iç organ hasarı” ifadesi çoğu zaman yanlış anlaşılır; aslında burada bahsedilen kalıcı bir hasardan çok fonksiyonel bir etkilenmedir. Ciddi skolyozlarda bu etkilenme artabilir, bu da doktor kontrolü ve düzenli takip gerektirir.
Skolyoz nedir?
Skolyoz, omurganın sağa veya sola doğru eğilmesiyle birlikte aynı zamanda dönmesiyle karakterizedir. Eğrilik sıklıkla torasik yani göğüs bölgesinde, lomber yani bel bölgesinde veya torakolomber denilen geçiş bölgesinde görülür. Torasik skolyoz göğüs kafesini etkileyerek solunum fonksiyonlarını sınırlayabilir. Lomber skolyoz ise genellikle bel ağrısı ve kas dengesizliği ile kendini gösterir. Skolyozun yapısal türü kalıcı kemiksel bir bozulmadır, işlevsel türü ise kas veya duruş kaynaklı geçici bir eğriliktir. Eğrilik derecesi Cobb açısı ile ölçülür; 10 derece altı normal kabul edilir, 10 ile 20 derece arası hafif, 20 ile 40 derece arası orta, 40 derece üzeri ise ileri skolyoz olarak değerlendirilir.
İç organ hasarı ne demek?
İç organ hasarı, bir organın yapısal bütünlüğünün bozulması ya da işlevinin kalıcı şekilde etkilenmesi anlamına gelir. Skolyozda genellikle bası etkisiyle organların konumu ve hareket alanı değişir ancak bu durum çoğu zaman geri dönüşlüdür. Akciğer hacminin azalması veya mide basıncının artması bir fonksiyon etkilenmesidir, organ dokusunun tahribi anlamına gelmez. Kalıcı hasar ise nadirdir ve genellikle ileri dereceli skolyozlarda, uzun süre tedavi edilmemiş vakalarda ortaya çıkar.
Hangi mekanizmalarla organlar etkilenebilir?
Skolyoz göğüs kafesinin şeklini değiştirir. Kaburgalar bir tarafa doğru yaklaşırken diğer tarafta genişler ve bu asimetri akciğerlerin eşit şekilde genişlemesini engelleyebilir. Diyaframın hareket alanı daralabilir, bu da nefes alma verimliliğini düşürür. Eğriliğin yönüne bağlı olarak kalbin konumu da hafifçe değişebilir. Lomber bölgedeki skolyozda ise karın içi basınçta değişim meydana gelebilir, bu da sindirim sistemi üzerinde dolaylı etkiler yaratabilir.
Akciğer ve solunum üzerine etkiler
Skolyozun solunum üzerindeki etkisi eğriliğin derecesine ve torasik bölgeyi ne kadar etkilediğine bağlıdır. Hafif eğriliklerde genellikle belirti olmaz. Orta ve ileri dereceli torasik skolyozda göğüs kafesi hacmi azalabilir, akciğerlerin genişlemesi kısıtlanabilir. Bu durum nefes darlığı, çabuk yorulma veya derin nefes alamama hissiyle kendini gösterebilir. Solunum fonksiyon testleri ile akciğer kapasitesi ölçülerek etkilenme düzeyi belirlenebilir.
Kalp üzerine etkiler
Kalp, göğüs kafesinin sol tarafında yer aldığı için ileri dereceli sol torasik skolyozlarda kalbin pozisyonu değişebilir. Ancak bu, her zaman fonksiyonel bir bozulma anlamına gelmez. Ciddi eğriliklerde kalp kası üzerine dolaylı bası veya kan dolaşımında kısıtlanma görülebilir. Bu nedenle ciddi skolyozu olan hastalarda kardiyolojik değerlendirme önerilir.
Sindirim sistemi ve karın içi organlar
Skolyozun sindirim sistemi üzerindeki etkileri genellikle dolaylıdır. Lomber skolyoz karın içi basıncı etkileyebilir, bu da reflü, mide yanması veya kabızlık gibi şikâyetleri tetikleyebilir. Ancak bunlar doğrudan bir organ hasarı değil, duruş bozukluğuna ve karın kaslarının dengesine bağlı fonksiyonel sorunlardır. Skolyozun sindirim organlarında kalıcı bir hasar yaptığına dair güçlü bilimsel kanıt bulunmamaktadır.
Gebelikte skolyoz
Skolyozlu kadınlar genellikle sağlıklı gebelikler geçirebilir. Hafif ve orta dereceli eğriliklerde anne veya bebek açısından ciddi bir risk yoktur. Ancak ileri skolyozda omurga ve diyaframın baskısı nedeniyle nefes darlığı artabilir ve bel ağrısı şiddetlenebilir. Gebelik öncesi ortopedik ve kadın doğum uzmanı değerlendirmesi yapılması önerilir.
Çocuk ve ergenlerde durum
Büyüme çağında skolyozun ilerleme riski fazladır. Bu dönemde iç organlar da gelişmekte olduğundan, ciddi eğrilikler solunum veya postür bozukluklarıyla birlikte değerlendirilmeli ve düzenli takip edilmelidir. Erken müdahale, ilerlemenin ve olası fonksiyonel etkilerin önüne geçer.
Erişkin skolyozda organ etkilenmesi
Erişkin dönemde görülen dejeneratif skolyoz genellikle yaşa bağlı omurga yıpranması sonucu oluşur. Bu durumda iç organ etkilenmesi nadirdir, daha çok ağrı, kas spazmları ve denge bozukluğu görülür. Ancak ciddi vakalarda göğüs kafesi darlığı nefes alma zorluğuna neden olabilir.
Alarm belirtileri
Ani nefes darlığı, göğüs ağrısı, çabuk yorulma, belirgin postür değişikliği veya karın içi basınç artışı gibi belirtiler varsa bir ortopedi uzmanı ve gerekirse göğüs hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirme yapılmalıdır.
Skolyoz tanısı fizik muayene, röntgen veya MRI ile konur. Cobb açısı eğriliğin derecesini belirler. Solunum testleri, kardiyak değerlendirmeler ve duruş analizleri organ fonksiyonlarının ne ölçüde etkilendiğini gösterir.
Hafif eğriliklerde egzersiz ve fizyoterapi temel tedavi yöntemidir. Schroth egzersizleri postürü düzeltir, akciğer kapasitesini artırabilir. Orta dereceli vakalarda korse tedavisi skolyozun ilerlemesini durdurur. İleri vakalarda cerrahi gerekebilir. Tedavi sonrası solunum fonksiyonları genellikle belirgin şekilde iyileşir.
Skolyozlu bireyler için düzenli nefes egzersizleri, doğru postür alışkanlıkları, kilo kontrolü ve sigaradan uzak durmak önemlidir. Yüzme, pilates ve hafif direnç egzersizleri omurga dengesini korur. Ağır yük kaldırmaktan kaçınılmalıdır.
Skolyoz hastaları koşu yapabilir, ancak eğrilik derecesi yüksekse doktor onayı gerekir. Yüzme, özellikle sırtüstü yüzme, omurga dengesine en faydalı sporlardan biridir. Uçak yolculuğu genellikle sorun oluşturmaz. Masa başı çalışanların düzenli aralıklarla kalkıp esneme yapması önerilir.
Skolyoz her zaman iç organ hasarı yapmaz. Eğrilik derecesi ve yeri belirleyicidir. Sadece ileri vakalarda fonksiyonel etkilenmeler görülebilir. Egzersizle skolyoz tamamen geçmez ama kontrol altına alınabilir.
Skolyozun iç organ hasarı oluşturma olasılığı düşüktür. Ancak ileri dereceli ve tedavi edilmemiş vakalarda akciğer, kalp ve sindirim sistemi üzerinde fonksiyonel kısıtlanmalar ortaya çıkabilir. Düzenli takip, uygun egzersiz ve erken müdahale ile bu riskler büyük ölçüde önlenebilir. Her yaşta skolyozlu bireylerin ortopedist gözetiminde değerlendirilmesi en doğru yaklaşımdır.
İçerik Bilgisi